Kahramanmaraş’ta yaşanan 7.7 ve 7.6 büyüklüğündeki iki depremin 11 ilde yıkım etkisi yaratmasının ardından herkesin gündeminde bina sağlamlık testi ve olası bir büyük İstanbul depremi yer almaya başladı. Elbette risk analizi ve buna bağlı olarak alınacak önlemler, hayat kurtarabilecekken; hiçbir önlem alınmaması, pek çok uzmanın eleştirdiği nokta oldu. İstanbul Medeniyet Üniversitesi Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi İnşaat Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Vail Karakale ise, deprem bölgelerinde inşa edilmesi gereken yapılara ilişkin konuştu.
Yaşanan depremin 36 binden fazla kişinin yaşamına mal olması ve 11 ilde acı bir yıkım ortaya çıkarması bir kez daha gündeme ‘Önlem alıyor muyuz, ne kadar önlem alıyoruz, ihmal var mı?’ gibi çeşitli tartışmaları getirdi. Bu konuda dünyadaki ve Osmanlı İmparatorluğu dönemindeki yapılara dikkat çeken Prof. Dr. Vail Karakale, deprem bölgesine kullanılması gereken inşaat malzemelerini anlattı.
DÜNYADA AHŞAP BİNALARA ÖNEM VERİLİYOR
Betonarme yapıların deprem bölgelerinde oluşturduğu risklere dikkat çeken Prof. Dr. Vail Karakale, deprem bölgeleri için yapı tiplerinin değiştirilmesi gerektiğini belirtti. Bu kapsamda çelik ve ahşap malzemeyi temel alan binalara ağırlık vermek gerektiğinin altını çizen Prof. Dr. Karakale, Türkiye’nin ilk sismik izolatör kullanılan hastanelerinden biri olan Erzurum Devlet Hastanesi’nin sismik testlerinin son derece iyi olduğunu bildirerek, istenildiği takdirde depreme karşı binalarda önlem alınmasının mümkün olduğunu hatırlattı.
DÜNYADA BİNA YAPIMINDA ÇELİK KULLANILIYOR
Yüksek binaların yapılırken depreme karşı muhakkak esnek yapılması gerektiğine dikkat çeken Prof. Dr. Vail Karakale, dünyada çelik yapı kullanan ülkelere ilişkin verileri ise; “Yüksek binaların esnek olması lazım. Kiriş ve kolan bağlantılarının iyi olması lazım. Bütün binalar betonarme yapılmasın. İyi bir tasarım değilse bunu yapmamak lazım. Çeliğe geçmemiz gerek. ABD’de binaların yüzde 40’ı, Japonya’dakilerin yüzde 70’i çelikten yapılmış. Türkiye’de maalesef konutlarda yüzde 1, endüstriyel yapılarda yüzde 4 çelik yapımız var” şeklinde paylaştı. Ahşap yapılara ilişkin de bilgi veren Prof. Dr. Karakale, “Örneğin Amerika’da 2-3 katlı, önemli sayıda ahşap bina var. Osmanlı zamanında yapılıyordu ama artık yapılmıyor. Bunu göstermek lazım” dedi.
SİSMİK İZOLATÖR RİSKİ AZALTIYOR
Deprem kuşağındaki bölgelerin modern teknolojiden yararlanmasının şart olduğunu belirten Prof. Dr. Vail Karakale, sismik izolatör etkilerinden bahsetti. Prof. Dr. Karakale’nin açıklamalarında; “Sismik izolatör riskli bölgeyi daha az riskli bölgeden ayırır. Deprem enerjisini mekanik ya da hareket enerjisi olarak değiştirir. İçinde kurşun olduğu için ısı enerjisi olarak da değiştirir. Depremin etkisinin üst yapıya çıkmasını etkiler. Yaklaşık 5 kat daha az ivmeye maruz kalınır” değerlendirmesi yer aldı.
ESKİ BİNALARI YENİLEMEK GEREKİYOR
Kahramanmaraş merkezli depremlerin ardından yapılan ilk tespitlere göre çoğunlukla eski binaların yıkıldığına dikkat çeken Prof. Dr. Vail Karakale, eski binaları yenilemenin önemine vurgu yaptı. Prof. Dr. Karakale, açıklamalarını; “Yeni bir bina da eski bina da aynı titreşime maruz kaldı. Genel olarak baktığımızda eski binalar yıkıldı. Çünkü bağlantılar doğru değil, beton kalitesi zayıf. Eski az katlı binalar yıkılmış. Yeni yapılan 5-6 katlı binalar daha sağlam bir şekilde depremi atlattı” ifadeleri ile noktaladı.